Ayasofya’daki Atatürk imzasının sahte olduğu iddiasını tarihçiler reddetti!

Ayasofya’daki Atatürk imzasının sahte olduğu iddiasını tarihçiler reddetti!
13 Haziran 2020 11:09

İstanbul’un fethinden sonra kiliseden camiye dönüştürülen, 1934’ten beri müze statüsünde olan Ayasofya’yla ilgili son kararı Danıştay verecek… Tarihi yapının ibadete açılıp açılmayacağı merak konusu olurken, 1934 yılındaki kararnamenin ve Atatürk’ün imzasının sahte olduğu iddiası ortaya atıldı. Peki, tarihçiler bu iddiaya ne diyor?

 

 

 

Sözcü’den Sibel Gülersöyler’in haberine göre Ayasofya’nın camiye çevrilerek yeniden ibadete açılmasının gündeme gelmesinin ardından ilginç bir iddia ortaya atıldı. Türk Tarih Kurumu’nun eski başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu, Ayasofya’nın müze haline getirilmesi için hazırlanan kararnamenin de kararnamedeki Atatürk imzasının da sahte olduğunu öne sürdü.

Halaçoğlu, ”Burada kullanılan imza gerçek değil. Bir el bunu müze haline getirmiş ve Atatürk’e mal etmişler. O tarih için Atatürk ismi geçince kimse itiraz edemez diye düşünmüşler. Böyle bir sahtekarlık var işin içinde. İki-üç gün sonraki kararnamelerde yuvarlak ‘a’ harfi ile atılmış Atatürk imzaları bulunuyor. Buradaki ise köşeli ‘A’ ile atılmış. Bunun benzeri yok ve başka hiçbir yerde bu imza yok. Böyle imza olmaz. Bunun mürekkep tahlilinin yapılması gerekiyor. Atatürk, Ayasofya’nın iç kesimlerinin ibadetten çıkarılmasını kabul etmiyordu” diye konuştu.

Peki, bu iddianın gerçeklik payı nedir? Tarihçilere sorduk. İşte cevabı…

 

 

”İMZA ATATÜRK’E AİTTİR”

 

 

Sözcü gazetesi yazarlarından tarihçi Sinan Meydan, Yusuf Halaçoğlu’nun iddialarının doğru olmadığını söyledi:

* Belgedeki imza Atatürk’e aittir. Atatürk’ün 1934’te sapasağlam olduğu bir dönemde onun imzasını taklit ederek bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarılamaz, bu mümkün değildir. Ve imzasını taklit ederek Ayasofya gibi bir eser camiden müzeye dönüştürülemez, bu da mümkün değil, eşyanın tabiatına aykırı.

* Atatürk’ün ‘klasik imzasına benzemiyor’ diyorlar. Evet, doğru benzemiyor. Çünkü o imza Atatürk soyadını aldıktan sonra bir resmi belgeye attığı ilk imzadır. Dolayısıyla prototiptir ve bildiğimiz klasik imzasına benzememesi çok normaldir.

* 24 Kasım 1934 tarihli Ayasofya Kararnamesi’ndeki imzanın bir benzerini Atatürk 15 gün önce de atmıştır. Nereye atmıştır peki onu da açıklayalım. Atatürk, Naim Hazım isimli birisine 8 Kasım 1934’te Ülkü Onat soyadını bir kağıda o imzası ile atarak veriyor. Ayasofya Kararnamesi’ndeki imzanın aynısıdır ve Atatürk soyadını almadan bu imzaları atmıştır. Bunlar ilk imza denemeleridir. Yani Aralık 1934’ten itibaren bu imzasını kullanmaya başlamıştır, yani bu iddia yersizdir.

 

 

O DÖNEMİN GAZETELERİ DE KONUYU SIK SIK GÜNDEME GETİRMİŞ

 

 

Tarihçi-yazar Mustafa Solak, konuyla ilgili Sözcü’ye şu değerlendirmelerde bulundu:

* 1930’lu yıllarda sadece Ayasofya değil başka dergah ve camilerin de müzeye dönüştürülmesi söz konusu. Burada amaçlanan Türklerin sanata, tarihe ne kadar sahip çıktığını göstermek.Bunların arasında Topkapı Sarayı, Konya’daki Mevlana Dergahı, Ayasofya’nın tamir edilerek müzeye dönüştürülmesi, Ankara’daki Etnoğrafya Müzesi’nin oluşturulması bunlar hep bu kapsamda yapılmış çalışmalar.

* 07.06.1931 tarihinde Amerika Bizans Enstitüsü Müdürü Prof. Thomas Whittemore isimli bir tarihçiye Ayasofya’daki mozaikleri ortaya çıkarma görevi veriliyor ve burada Atatürk’ün imzasını da devlet arşivlerinde görebiliyoruz. O dönemin gazeteleri de bunları sık sık gündeme getiriyor. 24 Kasım 1934’te Bakanlar Kurulu kararı ile Ayasofya müzeye dönüştürülüyor.

 

 

”DANIŞTAY KARARI VAR”

 

 

* Atatürk’ün geleneksel imzası yuvarlak ‘a’ şeklindedir ancak Danıştay eski üyesi Prof. Dr. Ali Dursun Ulusoy’un ifadesine göre Danıştay’ın 2012 veya 2013’te verdiği kararda, gerçek imzanın Atatürk’e ait olduğu kesinleşmiş ve Ayasofya’nın müze olmasında kamu yararı gözetilmiştir.

”24 Kasım 1934 tarihinde Atatürk’e soyadı veriliyor ve arkadaşlarına da daha Soyadı Kanunu çıkmadan çeşitli soyadı önerilerinde bulunuyor ve yazılı önerilerini büyük A ile imzalıyor” diyen Solak, sözlerine şöyle devam etti:

* Atatürk’ün bir süre sonra küçük a şeklindeki imzayı kullanacağını, dolayısıyla Soyadı Kanunu çıktığı zaman henüz imzasını oturtmadığını arkadaşlarına soyadı önerilerinde bulunmasından anlıyoruz. Danıştay’ın da belgeyi doğruladığını biliyoruz. Yani bu belge danıştay kararına göre doğrudur ve imza da Atatürk’e aittir.

Solak, Atatürk’ün 1 Şubat 1935 tarihinden itibaren halka açılan Ayasofya Müzesi’ni 6 Şubat tarihinde gezdiğini; dolayısıyla Atatürk’ten habersiz müze yapılması gibi bir durumun olmadığını da sözlerine ekledi.

Gazeteci Murat Bardakçı da ”O dönemde Atatürk’ten habersiz böyle bir şey mümkün mü?” diyor.

 

 

İSMET İNÖNÜ’NÜN YAZDIĞI MAKALEDE DE VAR

 

 

Solak ayrıca dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün daha Atatürk hayattayken 1937 yılında gazetelere yazdığı makalelerin Atatürk’ten habersiz iş yapılmadığını, hatta Ayasofya’nın müze olmasının Atatürk’ün fikri olduğuna kanıt olarak sunuyor.

İsmet İnönü 5 Şubat 1937 tarihli Cumhuriyet gazetesinde şu cümleyi kuruyor: Atatürk’ün Ayasofya’yı Bizans asarına [eserlerine] aid bir müze haline ifrağ [dönüştürme] hususundaki kararı da gösteriyor ki o, bu gibi işlerde son derece geniş bir düşünce ile hareket etmektedir.

İnönü 8 Şubat 1937 tarihli Ulus gazetesinde de şunları yazıyor: Ayasofya’nın Bizans eserleri için müze haline konulması bilmem ki, tefsire [yoruma] muhtaç mıdır? Atatürk’ün geniş ve yüksek fikrini… Toleransını, hakikat arayıcılığını… Ve memleketin içtimai ve ilmi bünyesinde vücude getirdiği hayırlı istihalenin derin izlerini, hiçbir şey bu sade misal kadar belirtemez.