Anlaşılan o ki…

Anlaşılan o ki…
1 Kasım 2018 17:30

Dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı gazeteci Kaşıkçı açıklaması, muhtemeldir ki, mevcut hükümet zamanında, yani en az 10 senedir, bir Türk olarak kendimi identifize edebildiğim ve arkasında kalben durduğum tek yargısal açıklama idi.

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 
Hatta şöyle düşündüm…

 
Ne mutlu yargısı adil, çağdaş, güçlü olan ülkelerin vatandaşlarına.

 
Bir kez daha hissettim ki, ülkelerine vatanlarına bağlı ve şükran dolu olan vatandaşlar, aynı zamanda arkalarında adil bir devlet ve güçlü yargı sistemini bir baba, bir anne gibi hisseden vatandaşlardır.

 
Onu diyordum.

 
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı Kaşıkçı açıklaması son derece net ve gurur verici idi biz Türk vatandaşları açısından.

 
Bir defa Suudi Arabistan denen vahşet çukuruna karşı adaletin sesi oldu ve kim ne derse desin, mevcut hükümet istediği kadar Arapçı olsun veya Arabistan’la ilişkilerin getirebileceği yararları göz ediyor olsun (ki, bir noktaya kadar her devlet diplomasiyi muhazafa etmek durumunda olabilir, bu meşrudur), dün alınan tavır sonuna kadar doğru ve tam desteğimi haiz.

 
Zira Suudi Arabistan denen karanlık ve barbarlık yuvasına karşı net ve gerçeği temsil eden bir açıklama yapıldı yargı tarafından. (bu arada bunların bayrağındaki kılıca da lanet olsun, zira bunların kılıçtan anladığı insanların boynunu kesmek ve boğmak)

 
Dün bizim tv’lerde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, “Kaşıkçı içeri girer girmez boğuldu ve cesedi parçalanarak yok edildi” şeklindeki net bilgileri İstanbul’a gelen Suudi güya savcının verdiği bilgilere binaen yapmış olacağını ve bunun da bu açıklamanın Suudi savcı denen şahıs gittikten sonra yapılmış olmasından belli olduğu şeklinde yorumlar yapıldı.

 
Benim bu konudaki kanaatim ise, şu…

 
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı zaten elinde olan bilgiler doğrultusunda bir açıklama yapmak için Suudi Arabistan’dan artık bir şey alamayacağından emin olmayı bekledi.

 
Suudi savcı bizim savcılara zırnık bilgi vermedi.

 
Sadece Türk savcıların, istihbaratının, polisinin elinde ne var, onu anlamaya çalıştı bir de dünyaya, “Biz katilleri arıyoruz” gibi bir şov yapmaya çalıştı. (Arabın şovu da beceriksiz oluyor)

 
Türk savcılar Suudi savcı ile görüştükten sonra net biçimde gördüler ki, Arabistan Türkiye’ye bu konuda hiçbir bilgi vermeyecek ve katillerin ve emir verenlerin ortaya çıkmaması için uğraşacak.

 
Bundan sonra işte, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kendi elindeki bilgilere dayanarak, Kaşıkçı’nın içeri girer girmez boğulduğunu ve ölü bedeninin yok edildiğini açıkladı.

 
Türk savcıları ne dediğini biliyor ve ellerinde kanıt, bilgi vs. var.

 
Belli ki, Kaşıkçı’nın yok edilme anlarına ait ellerinde ya ses kaydı veya bizzat görüntü var ve muhtemelen bu kayıtlar Türk istihbaratına ve polisine ait.

 
Şimdi, dün gece tv’de Kaşıkçı cinayeti için neden Türkiye seçildi gibi komplo teorisi tipi sorular soruluyordu.

 
Bazen bir şey olduğu gibidir ve basittir açıklaması.

 
Bence bu olay da böyle bir olay.

 
Şöyle ki…

 
Kaşıkçı Türk bir kızla evlenmek istedi.

 
Tanışmışlar ve sevmişker birbirlerini. Son derece olağan bir durum.

 
Sonra muhtemeldir ki, kızın ailesi resmen evlenmelerini istedi.

 
Evlenebilmek için bazı belgeler lazım.

 
Ve, kız Türk olduğu için Kaşıkçı en nihayetinde bu belgeyi İstanbul’dan almak durumunda kaldı.

 
Ve, Erdoğan ile ilişkileri iyi olduğu için de, kendisine Arapların burda bu şekilde bir şey yapamayacağını düşündü.

 
Evet, endişeliydi yine de muhtemelen ama öte yandan da evlenebilmek için Arabistan’da evli olmadığına dair bir belge şarttı.

 
Suudlar açısından da durum şuydu…

 
Kaşıkçı’ya çok diş biliyor ve onu illa ele geçirmek istiyorlardı. Bir zamandır yakalamaya çalışıyor ama bir fırsat bulamıyorlardı.

 
Kaşıkçı’nın 28 Eylül’de Konsolosluğa geldiği ordaki Araplar tarafından Riyad’a bildirilince Suudlar kaynamaya başladı.

 
Derhal bir plan yaptılar ve Kaşıkçı’ya verilen 2 Ekim randevusunda bu işi bitirmeye karar verdiler.

 
Duyguları akıllarının önüne geçmişti zaten.

 
Bir dublör ile bu meseleyi kapatabilecekerini düşünecek kadar da Arap kültürü ile şekillenmişlerdi.

 
Türkiye’nin halkı da Müslüman olduğu için, Türk polisinin ve istihbaratının da üç aşağı beş yukarı kendileri gibi aptal ve beceriksiz olduğu şeklinde bir algıları da vardı.

 
Kaldı ki, gözleri dönmüştü ve illa Kaşıkçı’yı ele geçireceklerdi.

 
Fazla da düşünmediler.

 
Ve cellatları, kasapları vs’leri ile uçaklara atlayıp, İstanbul’a geldiler.

 
Konsolos olayın başından sonuna içindeydi ve bir daha dönmez zaten Türkiye’ye.

 
Şimdi bu konuya dair benim aklımdaki sorular şunlar…

 
1-Türkiye’nin Suudl katillerin bindikleri uçakları ve inişlerini, sonra gitikleri yerleri vs. izlediğini düşünüyorum. Ancak bu cinayeti tahmin edemediklerini de. Kaşıkçı’nın yok edilmesinden sonra ilk katil grubu 18.00 civarı binip uçağa gidiyor Türkiye’den. Birinci soru; Türkiye Kaşıkçı’nın yok edildiği yönünde ilk şüpheye ne zaman sahip oldu?
2-Erdoğan ve Kaşıkçı dost idi. Kaşıkçı’nın konsolosluğa girişi izlendi mi, bence izlenmeliydi.
3-İzlenmemiş olabilir zira bu kadar barbarlığı tahmin etmek istihbaratlar açısından da zor olabilir
4-İzlenmediyse söz konusu kanıtlar sonradan mı ele geçti, örneğin kamera ve/veya ses kayıtları Kaşıkçı’nın yok edilmesinden sonra mı değerlendirildi?
5-Veya daha ilk Suud uçağı kalkmadan bazı emareler vardı da Türk makamlarında, harekete geçmeleri diplomatik açıdan imkansız mıydı?

 
Bir de son olarak…

 
Bu olayın ben Türkiye’deki AKP tabanı ve entellektüelleri ve siyasetçileri açısından çok eğitici olmuş olduğunu da, yani din devletlerinin ne kadar berbat olduğu, vahşetin hukuk devleti ile ikamesinin ne kadar zor ve ne kadar gerekli olduğu, vahşetin ne kadar berbat birşey olduğu ve evrensel insani değerlerin ne kadar önemli olduğu, İslam coğrafyasındaki dinin kullanımının ne kadar ürpertici noktalar gelebileceği ve Atatürk’ün sarmalayıcı büyüklüğünün tarif edilmez bir nitelik olduğu vb. hususlar açısından eğitici olduğundan eminim

 
not: Kanımca Cenevre anlaşması kapsamında, bu tür, Kaşıkçı gibi koşullarda olan kişiler evlenmek isteyince Türk devleti onlara ülkelerinden herhangi bir belge talep etmek zorunda olmadan evlenme imkanını sunmalı.

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz
Gökhan Zan ve ses kaydı
Didik didik bir şey aramışlar