Anayasa Mahkemesi biraz yavaşladı

Anayasa Mahkemesi biraz yavaşladı
15 Nisan 2014 17:30

Erdoğan’ın düşman hedefi haline gelen Anayasa Mahkemesi 4 tane çok önemli kararın ardından biraz yavaşladı sanırım.

 

Safile USUL H&H YORUM

 

Bugünkü grup toplantısında da Tayyip E. tarafından çete ilan edilen Anayasa Mahkemesi birkaç haftadır kem gözler ve düşman bakışların saldırısı altında olduğu için, bir es verdi ve örneğin YouTube başvurusunu haneüz gündeme alıp, karar vermedi.

 

Twitter kararını birkaç gün içinde vermişti; YouTube başvurusunu ise, bir haftayı geçmesine rağmen henüz gündeme alınmadı.

 

Bunu söylerken, bunu normal görüyorum aslında çünkü Tayyip E. o kadar pervasız bir saldırganlık içinde ki, AYM de biraz bir durup, soluklanma ihtiyacı hissedebilir doğal olarak.

 

Ancak, Türkiye’nin başına musallat olmuş bu yönetimin Anayasa Mahkemesi’ni ezmesi bana pek mümkün görünmüyor çünkü AYM’yi yasayla değiştirmeleri veya kadrosunu kendilerinden oluşturmalarının yolu yok.

 

Anayasa değişikliği lazım ki, şundan bence herkes emin olabilir, bu Hükümet Anayasa’yı hiçbir zaman değiştirmeden ömrünü dolduracak.

 

Bunun yolu yok, dolayısyla Anayasa Mahkemesi kanımca Hükümet’in adımlarını frenlemeye devam edecek.

 

Zaten anayasa mahkemeleri dünyada işte tam da bu tür hükümetlere karşı kuruldu.

 

18., 19. ve 20. yüzyılın başlarındaki siyasal evrim ve devrimlerin ana muhtemavası kralllık, padişahlık ve monarşilere karşı halk seçimlerinin etable edilmesiydi.

 

Bu çerçevede, “Milli irade” veya Atatürkümüzün ifade ettiği şekliyle, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarları doğdu.

 

Bu ifadelerin siyasi muhtevası halka seçim ve toplumsal gelişimin kurallarını koymada demokrasi yolunun açılması idi.

 

Biz Türkiye olarak bu alanda Atatürkümüz sayesinde çağdaş demokrasinin temellerini atan Cumhuriyet ve halk seçimi olgusuna kolayca ulaştık.

 

Ancak 2. Dünya savaşı olgusu ve öncesi gelişmiş dünyaya yeni bir tecrübe yaşattı.

 

Seçimde oy alarak, devletlerin ve toplumların ulaşmış olduğu hukuk ve demokrasi düzeyine savaş açan, demokrasi düzenini kendi faşist emellerine alet eden yeni bir siyasal fenomen çıktı ortaya.

 

Bu fenomen en bariz haliyle Hitler’de şekillendi.

 

2. Dünya savaşının ardından Avrupa bu siyasal olguya karşı önlem almak ve demokrasi düzenini taşımaya muktedir bir düzen tesis edebilmek için anayasa mahkemelerini kurdu.

 

Anayasa mahkemeleri ile demokrasi düzeninin oy verme ve alma işlemini istismar ederek temel hukuk kavramlarını ihlal eden siyasi partiler bu yolla frenlenecekti.

 

Örneğin, oy alarak, “Almanlar üstün ırktır, düşmanları yakılmalı” veya bundan daha az vahim bir örnek olmakla beraber, “Kadın-erkek eşit” değildir söylemini uygulamak isteyen bir siyasi parti olursa, anayasa mahkemeleri bu partiye dur diyecek ve evrensel hukukun gelmiş olduğu zihniyetin ezilmesine müsaade edilmeyecekti.

 

Gelişmiş dünyadaki bu siyasal evreye biz de Türkiye olarak en iyi şekilde uyum sağladık ve 1961’de Anayasa Mahkemesi kuruldu.

 

İşte, Tayyip. E. halkın ve bireylerin temel iletişim haklarını ihlal, siyasal muhalefetve ifade hakkı, örgütlenme özgürlüğü gibi uluslalarası hukuk normlarında güvence altına alınmış hakları yok etmeye kalktığında karşısına çıkan Anayasa Mahkemesi’ni de, düşmanları listesine ekledi.

 

Ve, çok berbat bir dil kullanmaya devam ediyor.

 

Bugün, de Adana’da TIR’ları durdurduğu için gözaltına alınan ve görevi Türk hududunu korumak olan Türk subayına, “Çete” dedi.

 

Kendisine karşı gelen herkese, çete, ajan, vatan haini vs. diyor, tamamen zıvanadan çıktı.

 

Ki…

 

Tüm faşist rejimlerde bu tür “Vatan haini, ajan, çete” jargonu kullanılır.

 

Bir siyasal partinin ve de hükümetin niteliğini en başta kullandığı dil gösterir.

 

YERİ GELMİŞKEN; MİLLİ İRADE KAVRAMI

 

Tayyip E. biliyorsunuz yıllardır başımızda, “Milli İrade” lafı ile boza pişiriyor ve sık sık TBMM Genel Kurul duvarında yer alan, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözüne atıfta bulunuyor.

 

Atatürkümüz bu cümleyi 20. yüzyılın ilk çeğreğinde kurdu ve bu sözün siyasal muhtevası Osmanlı Hanedan yönetiminin yerine halkın yönetime bizzat dahil olduğu seçim sisteminin gelmesi ve siyasal kararların hiçbirşekilde bir monarşi, hanedan vs. elinde olmamasıydı.

 

Atatürküzümü bu cümleyi kurarken, dünyada henüz gelişmiş hukuk devleti normları oluşmamıştı ve hukuk düzenini ve demokrasiyi yıkma amaçlı oy alan siyasi parti olgusu ortaya çıkmamıştı.

 

Anayasa mahkemeleri de bu nedenle daha sonrasının bir olgusu oldu ve Atatürkümüzün milli egemenlik kavramı faşist emellerin gerekçesi olamaz.

 

not:Tayyip E.’nin bir milletvekili çalışanı geçen gün Anayasa Mahkemesi kaldırılsın dedi ve o, patronu Tayyip E.’nin görüşünü dile getiriyor.


Yazarın Son Yazıları:
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz
Gökhan Zan ve ses kaydı
Didik didik bir şey aramışlar