Altın Portakal’da ‘Kuzu’lu gala

Altın Portakal’da ‘Kuzu’lu gala
15 Ekim 2014 06:30

Yönetmen Kutluğ Ataman son filmi ‘Kuzu’yla yarıştığı 51’inci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gala yaptı.

 
Doğu Anadolu’da bir köyde yaşayan 27 yaşındaki Medine’nin 5 yaşındaki oğlu Mert’in sünneti şerefine vereceği yemek için keseceği kuzunun bir türlü denkleştirilemeyen parasının yarattığı gerilimin anlatıldığı filmin galasına yönetmen Ataman, başrol oyuncuları Nesrin Cavadzade, Cahit Gök, Nursel Köse, filmin 10 yaşındaki küçük yıldızı Sıla Lara Gençtürk ile birlikte geldi. Ataman, kırmızı halıdan yürürken başrol oyuncusu Cavadzade’yi yanağından öperken, minik yıldızı Gençtürk’ün yanından ayrılmamasına da özen gösterdi. Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salonu’nda yapılan gala gösterimini, festivalin bu yıl Uluslararası Jürisi’nde yer alan Halit Ergenç’le birlikte Eşref Kolçak, Gülsen Tuncer gibi önemli isimler de izledi.

 

 

Gösterimin ardından düzenlenen söyleşide Ataman, Kuzu’nun izleyiciyle buluşmasının çok uzun bir serüvenin sonucunda olduğunu belirterek, “Ama sonunda oluyor” dedi. Filmlerde, sanatta mesaj vermeye inanmadığını söyleyen Ataman, “Arkamızda bıraktığınız şeyin iyilik dolu olmasını, ne kadar kötülük yaşarsanız yaşayın arkanızda bıraktığınızın iyilik olması gerektiğini düşünüyorum. Eserlerim de de bu şekilde olsun istiyorum” ifadelerini kullandı.

 

 

İlk defa Anadolu’da bir film çektiğini belirten Ataman, şöyle konuştu: “Doğu romantizmi içinde değil de oradan biri olarak buradan üretime geçmek gerektiğini hissettim. İstanbul’un konumunu çarpık buluyorum. Çok büyük bir ülke, insan nüfusu ve kültür var. Bunun sadece İstanbul’da konsantre olmuş olması, bu bana çarpık geliyor. Bu yüzden kendi yurdum olan Erzincan’a taşındım ve buradan üretmeye başladım. Anadolu üzerine üretilmiş söylemleri tekrar gözden geçirmek, dillendirmek, temize çekmek gibi bir çabam var. Bunu ne kadar becerebileceğimi bilmiyorum ama son 5 yıldır öyle bir maceranın içine girmiş bulunuyorum.”

 
Kutluğ Ataman, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan 9 filmin yapımcı ve yönetmenlerinin imzasının bulunduğu sansüre karşı bildiride neden imzası olmadığına ilişkin soru üzerine şunları söyledi: “Türkiye’de 5’inci uzun metrajlı filmim. Bunun yanında İstanbul Bienali’nde olsun değişik sanat projeleri ürettim. Neredeyse bunların hepsinde bir korku, engelleme, sansür diyebileceğim tartışmalar, kavgalar, bunların hepsini yaşadım. Fakat bu son durumda 20 yıldır aktif olarak çalıştığım ortamda, Hülya Uçansu Türkiye’de filmler seyredemediğimiz zaman yurtdışından riskli filmleri Türkiye’ye getirip riskler almış birisi.”

 
Yine festival komitesinde yer alan Alin Taşçıyan ve Zeynep Atakan’ın Türk sinemasına büyük hizmetleri bulunduğunu kaydeden Ataman, “Bu kadar çok sansür yaşamış biri olarak bu insanların sansürcü zihniyette olduklarını düşünmüyorum” dedi.
Konunun bir vicdan meselesi olduğunu savunan Ataman, “Ama ben Türk sinemasına, kültürümüze ve dolayısıyla demokrasimize hizmet vermiş insanlara parmak sallamak ve onlara sansürcü yaftası aşılamaktan imtina ederim” açıklamasını yaptı.

 
İsmini saydığı insanları yakından tanıdığını aktaran Ataman, şöyle konuştu: “Sansürden çok çekmiş bir insanım. Yaratmış olduğum sürüyle eseri Türkiye’de gösteremiyorum. Başıma gelmeyen kalmadı, pornocu bile dediler. Bu şekilde hissettiğim için bu yaklaşım en azından kendi açımdan bana yanlış geldi. Onun için yapmadım. Ama sansüre karşıyım herkesten daha fazla karşıyım. Altın Portakal sonrası sansürün Türkiye genelinde tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Sorunun festivaller, kişiler olduğunu düşünmüyorum. Sorunlar anayasada. Darbe anayasasını değiştirip Türkiye’ye yakışan daha demokratik bir anayasa üzerine hepimizin çalışması gerektiğini düşünüyorum. Sorun kanunlardan kaynaklanıyor, insanlardan değil.”

 
Yönetmen Ataman, bir seyircinin ‘Kuzu kim?’ sorusuna ise “Aslında herkes kuzu” karşılığını verdi.