AKP Mısır’daki darbeyi doğrudan üstüne alındı

AKP Mısır’daki darbeyi doğrudan üstüne alındı
4 Temmuz 2013 20:00

Dün geceden beri Mısır 20. yüzyıl tarihi okudum, aşağıda size bir Türkiye ve Mısır mukayeyesi yapmak istiyorum ama önce…

Safile USUL H&H YORUM

Dün Mısır’da ordunun yönetime el koymasından sonra Hüseyin Çelik, Egemen Bağış gibi siyasi hayatı Erdoğan’a bağlı temsilcilerinden gelen, “Oyunuza sahip çıkın” gibi çağrılarla bezeli tepkiler öyle cümlerle ifade ediliyordu ki, sanırsınız darbe Mursi’ye değil, Erdoğan’a yapılmıştı.

Paralel olarak da tüm Avrupa’yı ayağa kaldırmaya çalıştılar ki, AB Mısır’daki darbeye karşı sert bir bildiri filan yayınlasın, Mısır’a yaptırım başlatsın vs.

Öyle bir angaje oldular ki Mısır’a, sanırsınız tanklar Kahire’ye değil, Ankara’ya çıktı.

Ancak AB’den de, ABD’den de ne, “darbe” kelimesi geldi, ne de Mısır ordusu karşıtı bir açıklama vs.

Obama mesela, Mısır ordusundan biran önce seçime gidilmesi için ricada bulundu ama sert bir tepki vs. vermedi.

Üstüne üstlük Egemen Bağış vs. ile aynı duygusal paralelde olmadıklarını ima eden birçok atraksiyon yaptılar. (Atatürk cümleli davetiye kapağı vs.)

AB deseniz Mursi’nin karşısında konumlanmış vaziyette.

Ama bunun sebebini anlamak zor değil.

Çok çok özetle değinip, devam edeyim yazıya…

Bilhassa da AB olmak üzere, AB ve ABD artık Arap baharı denen şeyi siyasal İslam tehlikesi tespiti yaptıkları için desteklemiyorlar ve buna bağlı olarak şu aralar ordulara bakışları bundan bir 5 sene öncesine göre çok daha farklı ve müspet.

Fakat Erdoğan ve çevresinin Mısır darbesini bu kadar doğrudan üstüne alınması enteresan!

Halbuki 35. maddeyi de kaldırıyorlardı tam, cık, cık, cık, ne var ki bu kadar üstüne alınacak?

Ama demek ki 35. maddenin kalkmasının çok manalı olduğunu düşünmüyorlar.

Ağızları başka söylüyor demek ki, içleri başka.

Neyse, şimdi gelelim Türkiye-Mısır mukayesesine, ki, Türkiye’deki herkes aslında dün bu mukayeseyi şu veya bu şekilde yaptı.

Şimdi…

Mısır’da seküler-milliyetçi denebilecek ilk figür Cemal Nasır.

Cemal Nasır ama 1918’de doğmuş.

Yani, Türkiye’nin seküler bir ulus devlet yapısına ulaşmakta olduğu yıllarda Nasır daha yeni doğmuş.

Bu anlamda çok kabaca bir ifadeyle, Mısır yola Türkiye’den en az çeğrek yüzyıl geriden yola koyulmuş.

Cemal Nasır ilk gençliğinde İngiliz karşıtı (İngiliz sömürgesi Mısır’da) sokak gösterilerine katılırken, Kraliyet Askeri Akademisi’ne girmiş ve asker olarak 1939’da mezun olduktan sonra kendisi gibi asker olan 3 arkadaşı ile Hür Subaylar Örgütünü kurarak İngiliz egemenliği altındaki Mısır krallığını 1952’de kansız bir darbe ile yıkarak yönetime el koymuş ve 1953’de Mısır Cumhuriyeti kurulmuş. (bizde Cumhuriyet 1923’de kuruldu, yani bizden 30 sene kadar sonra ilan edilmiş onlarda Cumhuriyet)

Cemal Nasır’ı hep Hür Subaylar mensubu devlet adamları takip etmiş.

Hüsnü Mübarek de bunlardan, yani Mısır Mursi’ye kadar hep Mısır ordusu kökenli kişiler tarafından yönetilmiş.

Mısır’ın çok partili sisteme geçişi ise Hüsnü Mübarek zamanında 70’li yılların sonunda olmuş

Bu kısa impulsif verilerden de görülüyor ki…

Mısır seküler milliyetçi devlet yapısının içini sivil siyasi partili bir hayatla bize nazaran çok az ölçüde doldurabilmiş.

Bunun zamansal (yani, bir ülkede birşeyin gelişmesi için lazım olan süre) nedenleri olduğu gibi, Türkiye’nin toprak ve toprağa bağlı yaşayan halk unsurunun ve halkın ekonomik gelişiminin azlığına bağlı nedenleri de olmalı.

Kaldı ki, bizdeki kurucu unsur olan Türk ordusu ve de Atatürk’ün zihinsel donanımı ve gücü ile Mısır’ınki arasında da çok fark olduğu belli.

Örneğin, Mısır hala sekülarizmi anayasasına koyamışken, bizde bu olay 1937’de gerçekleşti.

Sekülarizm Türk anayasasına diğer Avrupa ülkeleri ile hemen hemen aynı tarihlerde girdi.

Mesela Alman ve Avusturya anayasalarından din devleti özelliği 1920’ler civarında çıktı, (İsveç ve İsviçre’de daha da geç) ki, düşünün Avrupa’nın sosyal çatışma ve devinimleri ile bizimki arasındaki farkı.

Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu zihinsel donanımı tam bir Avrupa çağdaşlığı taşıyordu.

Şimdilik burda noktalayalım bu konuyu ve bir hususa daha değinelim…

Mısır ordusunun idam vb. yöntemleri kullanacağını sanmıyorum.

Oldukça moderat gideceklerini ancak kontrolü uzun süre, yani sekülarizmin bozulmayacağından emin oldukları noktaya kadar ellerinde tutacaklarını düşünüyorum.

Esad’ın yerinin ise, bu olaydan sonra daha da sağlamlaştığını.

Not: Şundan eminim ki, Erdoğan Hükümeti Mursi ile hep yakın istişare ve destek içinde geçirdi son günlerini ama Mısır’ın kaderine etki edemeyeceklerini anlamışlardır sanırım.


Yazarın Son Yazıları:
Böyle bir kaza nasıl olur
İYİ Parti istifaları
Özel daha o gün tepki vermiş Köksal’a