Ahlaksızlığın milliyeti yoktur

Ahlaksızlığın milliyeti yoktur
20 Haziran 2020 20:10

Değerli okuyucularımız, bu makaleyi Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’in İsra Suresi, 16.cı Ayetin mealini ve Abdulbaki Gölpınarlı’nın Okat yayınevi tarafından Kasım 1964 yılında yayımlanan “Hz. Muhammed ve Hadisleri” kitabın 92.ci sayfası, 591.ci Hadis-i şerifini esas alarak siz değerli okuyucularımızın bilgisine sunuyorum:

 

 

Numan ALADAĞ H&H YORUM

 

 

Hz. Muhammed (s.a.v.) hadisi şeriflerinde: “Kötü kişiyi anmaz, kötülüğünü söylemezseniz halk nereden bilecek onu? Kötü kişiyi kötülüğü ile anın da halk, ondan çekinsin.” buyuruyor.

Müslümanlığın ruhu, ebedi saadet ve huzurun sermayesi Cenab-ı Allah muhabbetidir.

Eğitimin insanlara sağlayacağı sayısız faydalar vardır. Bunlardan birisi de o kimseyi disiplin zihniyetine sahip kılmasıdır. eğitimli bir insanda aranılan en mümtaz vasıf da budur. Disiplin zihniyetinden kastedilen anlam, düşünürken, düşüncelerini ifade ederken en kesin mantık ve ilim kurallarına, düşünme ve konuşma tekniğine uymaktır.

Hastasını iyice tanımayan, onu dikkatlice muayene edememiş olan bir doktorun, iyi bir reçete hazırlayabileceğine inanabilmek ne kadar safça bir inanış olursa, Dünya’yı ve onun sakinlerini, içinde bulunduğu toplumu çeşitli yönleriyle tanımaktan uzak bir idarecinin de faydalı hizmet edebileceğine inanabilmek aynı derecede saflık olur. Numan Aladağ diyor ki: “Eğitim olgusunun en hayret edilecek tarafı, faydasız bilgilerden oluşturulan bilgisizlik tepelerinin yüksekliğidir.”

Türk gençliğinin geleceğini teminat altına alınması şartı; bürokraside ve seçilmişlerde, haram ve yasaklardan daima uzak olması ve işin ehli olmak şarttır. Eğer bunlara dikkat edilmediği zaman, gelecek için büyük tehlike çanlarının çalındığının haberini verir. Allah korusun.

 

 

Değerli okuyucularımız!

 
Ülkemizde halen Fetö ve Ermeni’nin kız istemesi gibi riyakarlık duygularıyla bazı kişiler, makam etiketini kullanarak, bazıları da maddi varlıkları ile Müslümanlık ve vatanseverlik mesajını vermektedirler.

Suriye sınırında ki bazı ilçelerde, mevcut sigara birim fiyatlarını esas alacak olursak yaklaşık milyonlarca TL değerinde kaçak sigara yakalanıyor, güvenlik ve adli kurumlar görevi gereği gerekeni yapıyorlar. Ne yazık ki, kaçakçıların akrabaları da sigara kaçakçısını kurtarmak için makam etiketini kullanarak lobi yapmaktadırlar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu zihniyette olanların farkında mıdır? Eğer farkında değilse o zaman, farkında olsun.

Sigara kaçakçılığı demek, sağlık, ekonomik, anarşik terörlerin kara para imkanı ile güçlenip Fetö denen riiyakar gibi, Türk Milletinin birlik-beraberliğini bozmak demektir.

Sigara kaçakçılığı konusunda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Suriye sınırındaki o il Milletvekillerinin, ilçe Belediye Başkanlarının ve parti yönetimlerinin faaliyetlerini dikkatlice takip etmelidir ki, hem Türk Milleti hem de kendisi sağlıklı ve huzurlu olsun.

COVİD-19 ve Fetö’dan daha tehlikeli sağlıkçıların ekonominin baş belası olan, Suriye’den kaçak olarak Türkiye’ye getirilen o sigaranın nasıl imal edildiği de belli değil.

O kaçak sigaralar ülkemizde tüketildiği zaman, başta sağlık olmak üzere anarşik, ekonomik terörü oluşturma ve Fetö’cu riyakarlar gibi kayıtdışı para, her türlü ahlaksızlıkların oluşmasına sebep olmaz mı? Buyurun cevabını ilgili kurum yetkilileri versin!

 

Fitne ruhu ile Müslümanlık:

 

 

Tarih boyunca, beşeri topluluklarda, bir takım fitneler zuhur etmiş ve insanları çeşitli felaketlere sürüklemiştir.

Fitne; insanlar arasında sevgiyi sarsan, cemiyette rahneler açan; kardeşi kardeşe düşman, akrabaları birbirine düşüren bir şeydir.

Geçmişteki bazı fitneler, siyasi kanaldan gelmiş, bir kısmı da İslamiyeti parçalamak için din düşmanları tarafından, Fetö gibi riyakar din düşmanlarını kullanarak, Türkiye’de tarımın modernleşmesini ve %100 yerli sermayenin yok olması için sahneye konulmuştur. Türk milleti olarak, stratejik önem taşıyan bu olayların bilincinde olmamız gerekir.

İslamın yasakladığı kargaşalıklardan sakınmak için “Fitne uyumaktadır. Onu uyandırana Allah lanet etsin” hadis-i şerifi kafidir sanırım.

Riyakarlık duygularıyla fitne seline kapılmış kimseler, kendi taraftarlarından bir kötüyü, Fetö terör klubü gibi başka bir gruptaki iyiye tercih eder. Hak ve hakkaniyet ölçüsünü terk edip şahıs ve nefsaniyeti kıstas olarak alırlar.

Hz. Muhammed (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde: “Kafir olanlar bile birbirinin yardımcılarıdır. Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesad olur.” buyuruyor.

İman zırhına bürünen ve salih amellerin ışığı altında hareket eden fitneye düşmekten kurtulur. Hz. Muhammed (s.a.v.) Hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki: “Yakın bir gelecekte fitneler olacaktır. O fitnelerin arasında (bulunanlardan) oturan, ayaktakinden, ayakta duran, yürüyenden; yürüyen koşandan hayırlıdır. Kim o fitnelere bulaşırsa fitneyi üstüne çekmiş olur. Kim o zaman da sığınacak bir yer bulursa oraya sığınsın.”

Türk İslam dünyası olarak, fitneyi söndürmek dini-milli vazifemizdir. Buna gücümüz yetmediği zaman yangına körük çeken ve benzin döken durumda olmamalıyız.

COVİD-19’dan daha tehlikeli bir salgın olan sigara kaçakçılığı ve kayıtdışı para hareketliliğine dur denilmediği zaman, kim ne derse desin, Fetö denen riyakar “İhanet şebekesi” gibi daha çok tehlikeler karşımıza çıkar. Çözüm yolu: Tarımda modernleşme ve %100 yerli sermayeye önem verip, tercih etmekle olur.

Nasıl önlem alınır? Sözde COVİD-19 hijyenikliği bahane edilerek kolonya reklamı gibi, ilgili bakanlık ve sosyal dilim kuruluşları tarafından, Türk milleti tarım da yenilikler ve yerli sanayi ürünlerini tercih ediniz sloganı, başta TBMM kürsüsü olmak üzere, görsel, yazılı ve sosyal medya da anlatıldığı zaman, Türk milleti uyanacak ve kısa zaman da Türkiye sanayi ötesi toplum bir ülke haline gelecektir.

 

 

 

Ermeninin kız isteme kurnazlığı:

 

 

Kültür Bakanlığı tarafından 2001 yılında yayınlanan “Yaşayan Kültür AHLAT” kitabında sayfa 98-99’da, Padişah’ın kızını isteme kurnazlığı:

 

 
Bir şehirde genç bir çocuk karnı acıkınca fırının kapısında bekliyor. Fırıncı bakıyor ki sabahtan akşama kadar fırının kapısının önünde duruyor. Fırıncı kapısını kitleyip evine giderken oğlum sen necisin? Efendim diyor benim Allah’tan başka kimsem yok diyor. Açtım buraya geldim senin fırının önünde bekledim, acımdan duruyorum. Eyi diyor, benim de hiç evladım yok, bana evlat olmaz mısın? Olurum der. Hüseyin’i alıp eve getiriyor. Bunu kendisine evlatlık yapıyor. Sabahleyin beraber gidiyorlar, fırını işletiyorlar, akşam eve gelip yatıyorlar.

O şehirde bir Ermeni yaşıyormuş. Ermeni çok zengin. Eskiden remil atarlar (fal bakan) tahmin ederlerdi. Bu Ermeni, padişahın kızını istiyor ama padişah bir türlü kızını vermiyor. Bu remil atıyor. Bakıyor ki, fırıncının oğlu Hüseyin’in kaderine yazılmış, kız gece rüyasında Hüseyin’i görmüş.

Ermeni hemen memleket usulü biz onu cuhut ederiz. Ermeni’ye şimdi neyse cuhut hemen varıyor fırına. Ulan fırıncı diyor ben bu kadar zengin variyet sahibiyim. Benim hesaplarım kabarık bayağı, sen şu genci ver de ben götüreyim. Benim hesaplarımı birkaç güne kadar düzeltsin. Al sana on tane altın. Ee fırıncı hayatında on altın mı görmüş. Olsun diyor benim başım gözüm üstüne veriyor Hüseyin’i Ermeni’ye. Ermeni bunu alıyor direktmen padişahın sarayına. Buyur cuhut diyor. Padişahım sağ olsun diyor ben Allah’ın emriyle senin kızını oğluma istemeye geldim. E padişah bi cuhuta bakıyor, bir oğluna bakıyor hiç birbirine benzemiyor. Cuhut diyor bu çocuk senin mi? Evet efendim benim. Diyor oğlum sen onun oğlu musun? Çocuk diyor “sakin”. Yani Arapça’da yok demek. (Cuhut) Efendim sağolun diyor o kadar Arapçası ilerlemiş ki, evet, ben cuhut’un oğluyum diyor. (Padişah) Eyi diyor eğer (kız) görüp beğenirse veririm. Çocuk kızın penceresinin altından geçiyor. Kız eğilip bakıyor dün gece rüyasında gördüğü aynı genç. Evet diyor babama söyleyin beni versin. Nişan takıyorlar. Nişan taktıktan sonra işte ben haftaya Cumartesi, Pazar düğünümü yapacağım, götüreceğim gelinimi. Olsun diyor.

Haftaya Cumartesi, Pazar geliyor bu tabi düğün halayını kuruyor. Düğün halayını kurduktan sonra Hüseyin diyor en iyisi gidip ben bir traş olayım. Bu berberde oturup traş olurken bir tarafı traş edilmiş bir tarafı traş edilmemişti cuhut berberden içeri girdi. Kalk ulan it oğlu it dedi. Ben sana mı getirdim. Ben kızı kendime getirdim. Berber dedi kardeşim bir dakika sakin ol. Traş edeyim sen gel otur. Hüseyin’i traş ettikten sonra Hüseyin kızın yanına koşuyor tabi. Bizde baştan unuttuk söylemeyi kızın adı Şehriban. (Hüseyin) Şehriban diyor. Ne var diyor? Cuhut seni kendisine getirmiş, bana getirmemiş. E ne yapalım? Valla işte diyor başının çaresine bak, şimdi bu gavuru başı boş bırakmamak gerekir ve yaptıklarını ilgili devlet yetkililerine bildirmemiz gerekir. Bu gavur boş durmaz. Belki o zaman biz kurtuluruz.

Cuhut geliyor. Tabi bu kapının arkasına gizlenmiş Hüseyin. İçeri giriyor ya ben yandım, çok perişanım. Yav cuhut diyor. Nasıl olsa ben ömür boyu seninim artık. Hele sen önce evini sarayını bana gezdir ne var ne yok bileyim. İşte gezdiriyor. Bu odada altın eritiyoruz, burada gümüş yapıyoruz, burada bakır yapıyoruz. Burası da işte ambardır falan.

 

 

Değerli okuyucular;

 
Beynelminel, terör “örgütlerinin” ülkemize karşı kullanılan maşalarından birisi de Ermenilerden seçilmiştir. Örgütler böyle bir tercihe iki yönlü faydayla yönelmektedirler: Birincisi, kendi soylarının planları için piyon bulma rahatlığını milli bir iştiyaktan (Göreceği) kaynaklandırmak! Ermeninin hamaset damarlarını kabartabilirlerse daha çok militanı, daha ucuza kullanabileceklerdir. Aynen Fetö denen riyakar “İhanet şebekesi” nin, öğrenci yurdu, kursları ve okulları gibi faaliyetleri vardır.

Böyle bir ortam için gereken ise, onların kolayca aldatılmalarına fırsat verebilecek bir konu olmalıdır. İşte 1915 olayları gibi çarptırılmış bir konu, bu konu yetip de artacaktır bile.

İkincisi ise, Türkiye’nin tepkisini arttırarak, Türk toplumunun aramızda yaşayan Ermenilere karşı misilleme yapmaya fırsat oluşturmaktır. Birinci perdenin tahakkukundan sonra sahneye bu getirilecek ve arkasından iç kargaşalığın yarattığı huzursuzluktan faydalanarak oyunun başka sahnelerine geçilecektir.

Ermeni diasporası, Fetö terör örgütü, bencil ve çıkar amaçlı “İhanet şebekesi” riyakarlar, rüşvet parasının hareketliliği ile Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ekonomik ve stratejik başarısızlıklara sebep olma stratejilerini oluşturuyorlar.

Yukarıda belirttiğimiz iç ve dış zalimler hiçbir zaman muvaffak olamayacaklardır. Çünkü, Türk Milleti vefakar bir haysiyete sahiptir. Hesap sormanın yolunu ve şeklini kendilerinin yaptığı gibi günahsızlara ödeterek yapmaz. Histen arınmanın gün ışığına daha makul yollar çıkaracağı günler uzakta değildir. Biz onu beklerken, günümüze kadar soykırım iftirasını bahane ederek yapılan anarşik-ekonomik saldırı ve zulüm üzerine Ermeni toplumunun “Sosyo-kültürel” ve “Sosyo-politik” değerde ulaştığı marj üzerinde isteyeceğiz:

Edebiyatı olmayan bir toplumun “Millet” hüviyetine sahip olması da zordur. Edebiyat, toplumun milli şahsiyetinin belgesidir. Şiirinde, romanında, hikayesinde kendi kaderinin kendi kişiliğinin, kendi geçmişinin ve geleceğinin çizgilerini taşır. Hüznü de, sevinci de karakter mozaiğinde uyum ortaya koyup kolektif şuurun bütününden parçaya doğru giden tabii uzantılardır.

Ermeniler sahip olduklarını iddia ettikleri topraklarda kendilerinin kültür mirası sayılacak bir duvar, bir çatı, bir taş parçası bile gösteremezken, destanlarından, masallarına kadar anonim bir kişilik ortaya koyamazken, anarşik-ekonomik terör ağı içerisinde böyle bir iddiayla karşımıza gelmeleri, acaba kimi inandıracaklardır?

Ermeniler, Fetö’cu riyakar İslam dini tacirleri ve makam etiketini kullanan rüşvetçi çıkarcılar, ancak yaşadıkları topraklarda Türk milletine yaptıkları zulümleri kanıtlayabilirler.

Suriye ve Lübnan’daki Ermeni milletvekilleri, Lübnan ve Suriye de neşredilen Al-Nahur gazetesinde Talat, Cemal ve Sait Halim Paşaları katleden Ermeniler’in birer karaman olduklarını yayınlamışlardır. Onun içindir ki, halen içimizdeki Fetö gibi riyakar Ermeniler’in gizli faaliyetlerine “Su uyur, düşman uyumaz” atasözünü esas alarak dikkat etmeliyiz.

Bazı Ermeniler, “Bedros” adını “Bedri” olarak değiştirip şahsiyetini bile bize endeksleyerek altyapı boşluğu bugün akıtılan masum insanların kanıyla dolabilecek midir?… Unutmayalım, edebiyatı olmayan toplumun anavatanı da olamaz. Asırlardır Türk toplumu farklı grupları hoşgörüyle bağrına basıyor ve asimilasyona girmiyorsa, buna minneti dış temsilcilerimize silahlı saldırı faaliyetleriyle ilkelliğin, barbarlığın ve cehaletin de ötesinde hiçbir beşeri zaafla izahı mümkün değildir… Bunların hesabı Türk milletine yakıştığı şekilde birgün sorulur elbet!…

 

 

 

TBMM Başkanı ve ilgili Bakanlıkların dikkatine!

 

 

İlgili Bakanlıklar, nasıl ki COVİD-19 gibi getirilen caydırıcı yasakların acilen aynısını Türkiye’de, hastalıkların ve her türlü ahlaksızlıkların baş belası olan sigara kaçakçılarına ve onları kurtarmak için makam etiketini kullananlara da getirilmesi halinde, kısmen de olsa sağlık, anarşik, ekonomik terörün oluşması durdurulmuş olacaktır.

Rüşvetçiler, sigara kaçakçıları ve onları kurtarmak için makam etiketini kullananlar ve tüm Türk düşmanları iyi bilmelidirler ki, Türkler için soy, önemli bir unsurdur. Çünkü Türk milleti, bugünkü bazı milletler gibi, çeşitli ırkların karışmasıyla meydana gelmiş değildir. Türk milleti, tek bir soyun eseridir. O soy da Türk soyudur. Şanlıurfalı eğitimci Türk Milliyetçisi, Abdulkadir Açar diyor ki: “Türk her yerde ve her zaman Türktür.”

Onun içindir ki, sağlık, anarşik, ekonomik bir terör örgütü olan sigara kaçakçılığı, acilen çok ağır caydırıcı kanunlarla durdurulmalıdır ki, hem ilgili kamu kuruluşları rahat çalışsın ve hem de Ay-Yıldızlı Şanlı Türk Bayrağının dalgalandığı topraklarda, sağlık ve huzur sağlansın.

Cenab-ı Allah, kalbinde Allah korkusu, ruhunda vatan ve Ay-Yıldızlı Şanlı Türk Bayrağı sevgisi olanların, vatana hizmet etmeyi kendilerine nasip etsin. Amin.

Cümle Vatan şehitlerimizi, Cumhuriyetimizin kurucusu ve Kahraman ordularımızın başkomutanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’Ü rahmetle, Gazileri minnetle anar. Hasta ve yaralılara acil şifalar dileriz.

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun