Abdüllatif Şener: Türkiye'nin başkenti sanki İmralı

Abdüllatif Şener: Türkiye'nin başkenti sanki İmralı
26 Şubat 2013 14:43

Halkın Habercisi’nin bu haftaki röportaj konuğu eski Başbakan yardımcılarından Abdüllatif Şener oldu.


H&H RÖPORTAJ Nuriye ATABEY

Halkın Habercisi’ne konuk olan Şener, Türkiye’nin gündemine ilişkin Nuriye Atabey‘in sorularını yanıtladı.

Eğitimden, İmralı ile müzakere sürecine kadar pek çok konuda sohbet ettiğimiz Abdüllatif Şener, “Son bir aydır İmralı, Başbakanlık konutundan daha fazla devletin ve kamuoyunun ilgisini ve dikkatini çeker noktaya gelmiştir. Sanki Türkiye’nin  başkenti İmralı.” diye konuştu.

Ülkede demokrasinin askıya alındığını dile getiren Şener, “Demokrasilerde basın özgür olur. Basın iktidarı eleştiremiyorsa o ülkede demokrasi yoktur.” dedi.

28 Şubat soruşturmasına da değinen Şener, o dönemde bakanlığının gittiğini ancak milletvekili olarak devam ettiğini dile getirerek, 28 Şubat’ı yoğun yaşayan isimlerden biri olmasına rağmen ifadeye çağrılmadığını belirtti ve “Görünmemden Başbakan ve mahkeme başkanları hoşlanmaz” diye konuştu.

İşte Abdüllatif Şener’le yaptığımız röportajın ayrıntıları:

Nuriye Atabey: Türkiye’de belli konumlara gelip de elinin tersiyle itebilen birisiniz. Tabanda çok seviliyorsunuz. Nasıl geçiyor? Siyasetten uzaklaşabildiniz mi?

Abdüllatif Şener:
Siyasi kimliği olan birini bulan kişiler siyasi konuşmalar yaparlar. İş konusunda torpil istiyorlar. Türkiye’de mülakatı tahrip eden bir durum. Sınavlar objektif olsa bunlar olmaz. İnsanlar yeteneklerini artırmak isterler. Ama Türkiye’de dirsek arttırmak işe yarıyor. Sadece bu durumlar bile bir ülkeyi batırabilir.

Bütün konuları anlaşılmaz kalıplara dökmüşler. Bu yetişme çağındaki insana ve ülkemize büyük kötülüktür.


OKUYANIN KAYBETTİĞİ BİR EĞİTİM SİSTEMİNE SAHİBİZ

N.A.: Sayın Şener, eğitimden bahsettiniz. Çocuklara okullarda yapabileceklerinin üzerinde ödev niye verirler proje adı altında? Biz yapıyoruz, veliler yapıyor o ödevleri.

Abdüllatif  Şener:
Bazen kızım ödevlerini getiriyor. Bu vesileyle kitaplarına göz atıyorum bütün konulara mümkün olduğunca bakıyorum. Çoluğumuza çocuğumuza yapılabilecek en büyük kötülük, ülkemize yapılabilecek en büyük kötülük. Eğitim hayatın kendisidir. Doğal somut olandır. Bütün bilgi bu ilişkilerden ortaya çıkar ve gelişir. Siz geriye çekiyorsunuz bu ders kitapları ve eğitim sistemiyle. Ben açıkça söylüyorum bizim eğitim sistemimiz çalışanın kaybettiği eğitim sistemidir. Milli gelirden en fazla pay alan gruba giren insanlar okumuşlardan mı çıkıyor, okumamışlardan mı? Biz okuyanın çalışanın kaybettiği bir eğitim sistemine sahibiz.


SANKİ TÜRKİYE’NİN BAŞKENTİ İMRALI

N.A.: Sayın Şener, ne olacak bu İmralı görüşmeleri? Türkiye barışa kavuşabilecek mi? Gerçek manada terör örgütünün yıllarca döktüğü kan duracak mı?

Şener:
Bakın Sayın Erdoğan göreve geldiğinde ülkede barış vardı zaten. Tek bir terör eylemi yoktu. İnsanlar güvenlik içindeydi. Birkaç yıl böyle geçti. Daha sonra yaptığı yanlışlarla izlediği politikalarla terörü azdırdı.

Terörü zirveye getiren Erdoğandır. Şimdi kendi yaptığı şeyi ortadan kaldırma sinyalleri veriyor. Gidiyor İmralı’yla Öcalan’la, gönderdiği heyetler vasıtasıyla kendi adına resmi görüşmeler yaptırıyor. Son bir aydır İmralı, başbakanlık konutundan daha fazla devletin ve kamuoyunun ilgisini ve dikkatini çeker noktaya gelmiştir. Sanki Türkiye’nin başkenti İmralı. Herkes dikkatlerini oraya yoğunlaştırmış. Türkiye’de huzur ve barış için herkes oranın vereceği kararlara bağlamış vaziyette.

N.A.: Demokrasinin standardı ne?

Şener: Demokrasi askıya alınmış denilircesine ülkede demokrasi sürüyor. Yaptırımlar belli değil, demokrasilerde basın özgür olur. Basın iktidarı eleştiremiyorsa o ülkede demokrasi yoktur. Siyasi iktidar incinebileceği derecede eleştirilemiyorsa demokrasi yoktur. Yapamıyorsan devam etmezsin.

N.A.: Sayın Şener 28 Şubat soruşturmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şener: İktidarın 28 Şubat’ı yargıladığını düşünmüyorum. Bakanlığım gitmişti ama vekilliğim duruyordu. Ama şimdi bunlar mümkün değil. Şu anda insanların yaşadığı süreç budur. Yoğun yaşadım ama ifadeye çağrılmadım. Görünmemden Başbakan ve mahkeme başkanları hoşlanmaz. Türkiye’de hiçbir konu objektif değil. Ülkenin bir numaralı sorunudur. Ülke gidiyor ama insanların algılamaması için uğraşılıyor. En büyük yolsuzluklar bu dönemde yapıldı. Önceden bir olayı çıkarana ödül verilirken şimdi işine son veriliyor. Bu nasıl memlekettir?


N.A.:
Oyları nasıl azalmıyor?

Şener:
Vatandaşın önüne konulanlar, olup biteni algılamaması üzerine. Halk gerçeği bilmiyor ki. O partinin sevildiğinden değil, demokrasinin yitirilmişliğindendir. Hitler %50’ye vurmuştur. Çünkü tek başına yönetiyordu ve en büyük acıyı yaşadılar.

N.A.: Ekonomiyi nasıl görüyorsunuz?

Şener:
Çok partili döneme girdiğimizden beri % 5 yıllık büyüme oranı. Bu sene ise %2,5. büyüme ekonomisinin göstergesidir. Dünya içinde Türkiye’nin nereye gittiğini gösterir. Şu anda ilan edilen ekonomik göstergeler kesinlikle doğru değildir. Gerçek basın özerktir.  Ama Başbakan ne diyorsa o gösteriliyor. Kamu gücünü siyasi maksatla kullanıyor.

N.A.:
Dürüst rakamları kaydeden var mıdır?

Şener:
Hayır yoktur. Bizden alınan rakamları geçerli sayarlar. Hileler yapılıyor. Başbakanlığa bağlı kurumlara müdahale etmeyeceğine inanmak için şapşal olmak lazım. Ekonomi aslında eksinin altındadır ve kriz vardır.

N.A.:
Çarklar dönebilecek mi?

Şener: Piyasa sıkıntıda, süreç zaten iyi gitmiyor.



N.A.:
Bu nasıl aşılabilir?

Şener:
Evi idare ediyorsunuz. 1500 lira gelir, 1500 lira gider varsa borçlanırsınız. Sınırlar bitince bulduğunuzu satarsınız. Şimdiye kadar hükümetler vergilerle yürütüyordu. İdare edebilirler ama bu iktidar fazlasıyla borçlanmıştır.

Bu hükümet, eskilerin biriktirdiklerini satarak ve çocuklarımızın varlığını satarak geçiniyor.



N.A.:
“Dünya krizde hükümet iyi idare ediyor”a ne dersiniz.

Şener:
Bu yaklaşım doğru değil. ABD krizdeyken %2 küçüldü. Türkiye %8’di. Söyledikleri sözün hiçbiri doğru değil. Hesapları düzgün yapıyorsanız %20 işsizlik var. Çalışanların çoğu kaçak işçidir.


N.A.:
İşadamlarında da korku var mı?

Şener:
Sadece işadamları değil, kimse yok ortada. Sivil toplum kuruluşları nerede? Bir yazar kasa 3 partiyi meclis dışı bıraktı. Bu hükümette ise insanlar kendilerini yaktı. Ama haberlere girmedi. Eski eylemler, sendikalar nerede?