2023’e doğru: 1915’den 2015’e Mustafa Kemal’in askerlerinin vatan savunması

2023’e doğru: 1915’den 2015’e Mustafa Kemal’in askerlerinin vatan savunması
19 Mayıs 2017 09:35

2023’E DOĞRU: 1915’DEN 2015’E MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİNİN VATAN SAVUNMASI: YÜZ YILLIK YALNIZLIK
19 MAYIS 1950 – 21 MAYIS 1960

 

 

Mustafa MERSİNOĞLU  H&H YORUM

 
Nazım Hikmet avukatlarının isteği üzerine açlık grevine ara verir. Çıkarılan Genel Af Kanunu’yla serbest bırakılır.
22 Mayıs 1950-9 Mart 1951 I. Adnan Menderes Hükümeti

 

 

31 Mayıs 1950
Aziz Generalim (İsmet İnönü)
Her ne kadar benim Türk politika işlerine karışmaklığım doğru olmayabilirse de, Türkiye’nin mukadderatına riyaset ettiğiniz uzun devrenin kapanmış olduğunu şahsen büyük teessür duyarak öğrenmiş bulunuyorum.
Bana öyle geliyor ki tarih general olarak kazandığınız zaferlerden başka, Türkiye Cumhuriyeti’ni İkinci Cihan Harbi’nin vahim tehlikeleri içinden nasıl sıyırıp geçirdiğinizi ve aynı zamanda, Mustafa Kemal tarafından sert mücadelelerle kurulmuş olan hürriyetçi ve müterakki hükümet sistemini nasıl muhafaza ettiğinizi kaydedecektir.
Dostça ve zevkli olan mülakatımızı daima hatırlarım ve politika sahnesinden şimdiki çekilişinizde, size en iyi dileklerimi yollarım.
Pek samimiyetle sizin olan Winston Churchill,

 
16 Haziran 1950 DP iktidarının ilk icraatlarından birisi Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmasını sağlamak oldu.

17 Ekim 1950 Meclise danışılmadan ABD ile kurulan ilişkiler neticesi ilk Türk Tugayı Kore’ye gönderildi. Bu savaşta 37 subayımız, 26 astsubayımız, 658 erimiz şehit oldu. 2 bin 147 askerimiz yaralandı. Bu savaş sürerken ABD’li bir diplomat, Türk Ordusu’nun desteğini neden istediklerini açıkladı: Çünkü Türk askerinin ABD’ye maliyeti çok ucuzdu! Ayda sadece 23 sente mal oluyordu bir Türk askeri! Nazım Hikmet, ‘23 Sentlik Askere Dair” şiirini yazdı.

8 Aralık 1950
1

22 Kasım 1950 Nazım Hikmet Dünya Barış Konseyi tarafından Pablo Picasso, Paul Robeson, Wanda Jakubowska ve Pablo Neruda’yla birlikte “Uluslararası Barış Ödülü”nü almaya hak kazandığı açıklanır. Kendisinin katılamadığı törende ödülünü Neruda alacaktır.

1951
2

Son Telegraf Gazetesinde Çakırcalı Efe tefrikası.
9 Mart 1951-17 Mayıs 1954 II. Adnan Menderes Hükümeti
8 Ağustos 1951 Cumhuriyetin en önemli sosyal kurumlarından Halkevleri DP iktidarı tarafından kapatıldı.
3

15 Ağustos 1951 günü resmi gazetede, Nazım Hikmet’in Bakanlar Kurulu kararıyla “yurttaşlıktan çıkarıldığı” duyurulur.
17 Ekim 1951 günü Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin onaylamasıyla İmam Hatip Okulu açma kararı yürürlüğe girmiştir. Kararnameye göre 7 ilde birer İHO açılmıştır. İHO, 1954-1955 öğretim yılı sonunda ilk mezunlarını verdikten sonra 3 yıllık lise kısmı da açılmıştır. Böylece 4+3=7 yıllık bir ortaöğretim kurumu haline gelmiştir.

 

İmam Hatip Okullarının ilk hukuki dayanağı, Tevhîd-i Tedrisât Kanununun 4. Maddesidir. Resmi kuruluş amacı; Türk Milletine hitap edecek, olgun, kültürlü hatip ve imamların yetişmesini sağlamaktı.
26 Ekim 1951 TKP Tevkifatı
Zeki Baştımar, Mihri Belli, gibi tanınmış isimler tutuklandı.
25 Temmuz 1951–Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında kanun kabul edildi. Bakanlar Kurulunca Nazım Hikmet’in Türk vatandaşlığından çıkarılması.
4 Kasım 1951
İlkokulların ders programlarına din dersi kondu.
5 Kasım 1951
4

1952
18 Şubat 1952
Türkiye Kuzey Atlantik Assamblesi’ne (NATO) üye oldu.
5

6-7 Eylül 1952 Türk-İş, kuruldu.
27 Eylül 1952: Seferberlik Tetkik Kurulu, Amerikan Askeri Yardım Kurumu JUSMAT binasınada kuruldu.
1 Ekim 1952 Türkiye’de hayvancılık ve balıkçılığın geliştirilmesi amacıyla Et ve Balık Kurumu 1953 yılında Erzurum Et Kombinası ile üretime başlamıştır.
6
1953
7

10 Kasım 1953 –Atatürk’ün 15. Yıldönümünde naaşı Etnografya müzesindeki muvakkat kabrinden alınarak Anıtkabir’e taşındı.
8

8 Aralık 1953 Devlet Su İşleri kuruldu.
1954
18 Ocak 1954 Yabancı Sermayeyi Teşvik kanunu.
27 Ocak 1954 Köy Enstitüleri ile ilkokul öğretmen okullarını ‘ilköğreten okulları’ adı altında birleştiren yasa TBMMkabul edildi. Kısacası bir çok kötüleme kampanyası sonrası Köy Enstitüleri kapatıldı.
9

20 Mart 1954 Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine imza attı.

1 Nisan 1954 Demokrat Parti’ye muhalefetiyle bilinen ve yazarlarına göre Türkiye’de Batılı standartlara uygun demokrasi ve kurumların yerleşmesini amaçlayan 15 günde bir yayınlanan Forum dergisi yayına başladı. İlk sahibi Aydın Yalçın’ın eşi Nilüfer Yalçın’dır.
Derginin 1954-1960 yılları sayılarındaki yazılarda yer alan, ülkenin siyasî, iktisadî ve toplumsal sorunlarına dair getirilmiş olan çözüm önerileri, 1961 Anayasası’nın öngördüğü Türkiye tasarımına kaynaklık etmiştir.

 
1 Nisan 1954’te ilk sayısı çıkan dergi, Bahri Savcı, Osman Okyar, Bedii Feyzioğlu, Aydın Yalçın, Turhan Feyzioğlu, Turan Güneş, Nilüfer Yalçın, Bülent Ecevit, Kemal Salih, Nejat Tunçsiper, Cavit Erginsoy, Mukbil Özyörük, Ziya Müezzinoğlu, Yaşar Karayalçın, Kudret Ayiter ile Akif Erginay’ın başını çektiği bir ekip tarafından kuruldu. Yayımından bir süre sonra bu ekibe Cahit Talas, Muammer Aksoy, Şerif Mardin, Coşkun Kırca, Mümtaz Soysal, Metin And, Sadun Aren, Haluk Ülman, Şevki Vanlı, Cemal Aygen ve daha birçok aydın katıldı.

 
Derginin çıkış amacı, 1954 genel seçimlerinden sonra Demokrat Parti iktidarını bilimsel bir yöntemle eleştirerek uyarmak ve yurt sorunlarını kapsamlı bir biçimde sergilemek olarak belirlendi. Bu doğrultuda hareket eden Forum, sayfalarını çeşitli görüşteki yazarlara da açarak ülke gündemine çeşitli tartışma konuları getirdi.

 
Yayımını belirli bir dünya görüşüne bağlı kalmadan 1960’ların ortalarına kadar sürdüren Forum, bu yıllarda, başta Aydın Yalçın olmak üzere yazarlarının bir bölümünün sağ partilere kaymasından, bir bir bölümünün de iş yaşamına girmesinden sonra kalanlardan Muammer Aksoy’un yanına Adnan Cemgil, Kemal Sülker, Gülten Kazgan, Bekir Kıraç, Selahattin Keyman ve Doğan Avcıoğlu’nun eklenmesiyle sol görüşlü bir içeriğe büründü. Dergi çevresi Türkiye’de üniversite gençliğinin ilk kez kitlesel olarak düzenlediği, tarihe “555K” olarak geçen eylemlerin örgütleyiciliğini yapmış ve 27 Mayıs’a giden süreçte etkinliğinin doruk noktasını yaşamıştır.

 
Türkiye’nin 1960’lı yılların başında dünya emperyalist sistematiğine daha doğrudan kanallardan eklemlenmeye başlamasıyla ülkedeki sınıf çelişkileri derinleşmiştir. TİP ve Yön dergisinin kurulduğu bu süreçten Forum Dergisi çevresi ve çekirdeği SBK-FK’da etkilenmiştir. Hareketin içerisindeki belirlenimi TİP’li öğrencilerin ele almasıyla burjuva demokratlığından sosyalist devrimciliğe uzanan grup, başka dört üniversitede de fikir kulüplerinin açılmasına önayak olmuştur. 1968’de etkinliğini yitirmeye başlayan dergi, Türkiye İşçi Partisi’nin bakış açısıyla Hasan Hüseyin Korkmazgil’in yönetiminde yeniden canlandırılmak istendiyse de, başarı sağlanamayınca 15 Ekim 1969’da yayımına son vermek zorunda kaldı. İşçi Partili Mehmet Ali Aybar yanlısı kanadın görüşlerini yansıtmak amacıyla Şubat 1970’de yeniden çıkarılan Forum, sadece birkaç sayı daha yaşayabildi. Son sayısı 28 Nisan 1970’te yayımlanan dergi, toplamda 379 sayı yayımlandı.

 

 

17 Mayıs 1954-9 Aralık 1955 III. Adnan Menderes Hükümeti

 

 

23 Haziran 1954 yılında, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında Vergi Muafiyetleri Anlaşması imzalandı. Yalnızca Amerikalıların yararlandığı bu anlaşma, Türkiye’deki ABD varlığını adeta devlet içinde devlet haline getiriyor ve ABD şirketlerine vergisiz, gümrüksüz, denetimsiz ve yargı organlarından uzak, yasa üstü bir statü tanıyordu.

 
22 Ekim 1954 Vatan Partisi, 1920 senesinde kurulan 1952 senesinde dağılışa uğrayan Türkiye Komünist Partisi’nin üyeleri tarafından Hikmet Kıvılcımlı önderliğinde 22 Ekim 1954 tarihinde kurulmuş, Türkiye Komünist Partisi’nin teorik misyonunu sahiplenmiş sosyalist parti.
Kurucu genel başkanı Ahmet Cansızoğlu’dur. Bir ay kadar sonra, 11 Kasım 1954’te yapılan ilk genel kurulda genel başkanlığa oybirliği ile Hikmet Kıvılcımlı seçildi ve partinin kapatıldığı 30 Aralık 1957 tarihine kadar bu görevi sürdürdü.

 
2 Kasım 1954 tarihinde Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır. İhsan Kaplayan’ dan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir (THM Repertuar numarası 1133).Marshal yardımının koşullarından biri Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır .

 

 

Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır.

Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısırözü yağına ve margarine alıştırılır.

Bursa yöresine ait bu türkü

Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir.

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır (wikipedia). ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir.

ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracaatını keşfetmiştir.

Marshal yardımının koşullarından biri Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır (Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966).

Buna koşut olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur.

 

 

Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.

Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısırözü yağına ve margarine alıştırılır. Bu amaçla zeytinyağı “ısınırsa kanser yapar” gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz.

Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.

Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.

Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir.

Basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırılır…

 
10
24 Aralık 1954 –Öz Türkçe kelimelerle meydana getirilmiş olan 10 Ocak 1945 tarih ve 4695 sayılı anayasa Prof Köprülü ve arkadaşlarının teklifi ile kaldırıldı ve 20 Nisan 1924 gün ve 491 sayılı anayasa yürürlüğe kondu CHP aleyhte oy kullandı.

 
31 Aralık 1954 Alparslan Türkeş Nato’da görevli subay, Altemur Kılıç, Basın müşaviri ve Pan-Türkist SS üyesi eski NAZİ, CIA görevlisi Ruzi Nazar’ın Arlington, Virginia, ABD’de evinde yılbaşı kutluyorlar.

 
1955

 
21 Şubat 1955 İncirlik Hava Üstü Aralık 1943 tarihinde toplanan İkinci Kahire Konferansında alınan karara göre inşa edilip açılmıştır.
2 Temmuz 1955 Kara Fatma İstanbul’da öldü(Fatma Seher Erden), (1888, Erzurum-), Kurtuluş Savaşı kahramanı kadın asker. İstiklal Madalyası sahibidir.

 
11

6-7 Eylül 1955 Olayları

 
Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atıldığı söylentileri üzerine başta Rumlar olmak üzere, Ermeni ve Musevi azınlığa yönelik saldırılar oldu. Birçok bina ve işyeri tahrip edildi. Sıkıyönetim ilan edildi. Olay sol görüşlü aydınların üzerine yıkıldı. Mina Urgan Bir Dinozor’un anılarında:

 

“Elli komünistin hemen tutuklanması emredildi. Birinci Şubedeki komünist dosyalarının bir kısmı gelişigüzel raflardan indirilip masaların üstüne yığıldı. Artık piyango kime çıkarsa. Bunların arasında ölenler ya da yıllardır İstanbul’a ayak basmayanlar vardı. Bu yüzden ancak kırk dört kişi tutuklandı. Aralarında anımsadığım kadarıyla Aziz Nesin, Nihat Sargın, Profesör Boratav’ın kardeşleri Dr.Müeyyet ile Dr.Can, Kemal Tahir, Tornacı Emin, İlhan Berktay , Hasan İzzettin Dinamo, Dede Ahmet, Dr.Hulusi (Dosdoğru) ve daha başkaları vardı. Bunlar aylarca Harbiye’de hapis kaldılar.

 
27 Mayıs İhtilali sonrası, olayların DP tarafından tertiplendiği iddiasıyla Yassıada Mahkemesi tarafından yargılanan yöneticiler çeşitli cezalara çarptırıldı. Gladyonunda parmağı olduğu düşünülüyor.

 

 

12

9 Aralık 1955-25 Kasım 1957 IV. Adnan Menderes Hükümeti

 
20 Aralık 1955 Bardağı taşıran son damla basına yönelik baskının simgesi haline gelen “ispat hakkı” konusuydu. Demokrasi idealinden uzaklaşıldığını düşünerek DP’den ayrılan 19’u milletvekili toplam 28 kişi, 20 Aralık 1955’te Hürriyet Partisi’ni kurdular.

Başını Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu ve Fethi Çelikbaş’ın çektiği, genel başkanlığını Ekrem Hayri Üstündağ ve Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu’nun yaptığı partinin üyeleri arasında Turan Güneş, Ekrem Alican, İbrahim Öktem ve Fuat Köprülü de vardı.

Parti, seçimlerde diğer partiler gibi ekonomik krizi öne çıkardı. DP’nin ekonomik alandaki başarısızlığını işleyen afişler arasında:

“Kuyruk yokluk eşittir DP”

“1950’de altın 40 lira, buğday 26 kuruş”, “1957’de altın 140 lira, buğday 40 kuruş”

“Öküzü 3 liraya nallıyordun, şimdi 15 liraya nallıyorsun”

 

 

1957 seçimlerinde Hürriyet Partisi’nin afişlerde işlediği bir başka ilginç konu insan haklarıydı. Partinin kuruluşuna giden süreçte yaşanan 6-7 Eylül Olayları Hürriyet Partisi’ni de derinden etkilemişti. Türkiye tarihinde ilk kez “insan hakları” kavramı seçim afişlerine: “6-7 Eylüle Karşı İnsan Hakları” şeklinde yazılmıştı.

 

 

1956
12 Kasım 1956 Tarım Antlaşması. Ülkemizin tarımını allak bullak etmiştir. İkili anlaşmalar çok karışık ve derin bir konudur ve bu yüzden halktan gizli tutulmuştur.
25 Kasım 1957-27 Mayıs 1960 V. Adnan Menderes Hükümeti

1957
20 Ekim 1957’de Celal Bayar, Taksim’de yaptığı konuşmada CHP Kongresinde 1949 da Nihat Erim’in – ‘Türkiye’yi küçük bir Amerika yapacağız !’ sözlerini, biraz değiştirerek tekrarladı:

 
‘- Öyle ümit ediyoruz ki, 30 sene sonra bu mübarek memleket 50 milyon nüfusu ile küçük bir Amerika olacaktır.’

 
27 Ekim 1957 Genel Seçimler

 
Demokrat parti %48 oyla iktidarını korurken, muhalefet %52 oy aldı. Seçimlere hile karıştığı iddiaları ortaya atıldı. 27 Ekim 1957 seçimleri oldukça sert bir hava içerisinde yapıldı. DP seçimler öncesinde yasal düzenlemeler yaparak, muhalefetin bütünleşerek seçimlere bir cephe halinde girmesini engelledi. CHP’nin iddiasına göre CHP’li seçmenler kütüklere yazılmamış ve bazı yerlerde sandıklarda seçim sonuçları bile değiştirilmiştir. Kayseri, Giresun, Çanakkale ve Samsun’da gösteriler yapılmış ve kavgalar yaşanmıştır. Gaziantep’te ise radyo ve gazeteler önce CHP’nin zaferini ilan etmiş fakat daha sonra “köyden gelen oylar” ile seçim sonucunu DP’nin zaferi olarak değiştirilmiştir. CHP’nin itirazı üzerine oy pusulaları Gaziantep Adliyesi binasına getirilmiş ancak Gaziantep Adliyesi oy pusulalarıyla birlikte yanmıştır. İsmet İnönü, bu usulsüzlükleri “Kütük Marifetleri” ve İçişleri Bakanı Namık Gedik’i de “Kütük Bakanı” olarak adlandırmıştır. DP hükûmeti bu “Antep hadisesi” haberlerinin yayınlanmasını yasaklamıştır.

 

 

13

 

 

1958

 
12 Ekim 1958 Vatan Cephesi

 
DP iktidarı ülkede demokratikleşmeyi sağlamak iddiasıyla gelmiş, ancak uygulamasıyla ülkede cepheleşmeyi arttırmış, kendi dışındaki siyasi güçleri tasfiye etmeye çalışmıştı. Bu uygulamalardan birisi de “Vatan Cephesi” adıyla yapılan uygulamadır. CHP’ye karşı kişileri ancak vatansever gören bu anlayış neticesi, radyolarda isim listeleri yayınlanmaya başlandı.
Demokrasinin budur rejimi
Vatan milletindir, kim kovar kimi
Sıkma savcıları, kovma hakimi
Şekavet yok, adalet var bu yolda

Topkapı’da, Kayseri’de, Uşak’ta
Kimin hakkı vardır, bu sefil halkta
Parmaklar oynuyor türlü nifakta
Selamet yok, felaket var bu yolda

Radyo denilen milletin malı
Neşriyatlar tarafsızca olmalı
Hakimiyet milletindir bilmeli
Esaret yok, hep millet var bu yolda

Manasız mantıksız Vatan Cephesi
Vatan milletindir bu neyin nesi
Maksat Menderes’in seçim dalgası
Menderes yok, memleket var bu yolda

Milletsiz bir devlet yoktur olamaz
Eğri bakan aradığın’ bulamaz
Hiçbir parti ebediyen kalamaz
Şikayet yok, nihayet var bu yolda

Veysel söyler ama duyulmaz sesi
Doğru diyene diyorlar asi
Böyle değildi şu demokrasi
“Tahkikat” yok, hürriyet var bu yolda

 

 

16 Ekim 1958’de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Cumhuriyetçi Millet Partisi ile Türkiye Köylü Partisi’nin birleşmesiyle kurulan siyasi parti. Kurucuları arasında Osman Bölükbaşı, Ahmet Tahtakılıç, Hasan Koçdemir, Enis Akaygen ve Suphi Batur yer alır. CMP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı yeni partinin de başkanı seçildi.

 
9 Işık doktrini, 1965’te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)’nin, 1969 yılından itibaren de Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nin programının temelini oluşturur.

 
14

15

2 Ağustos 1958 Demokrat Parti’nin Meclis grubu bildirisi:

 

 

“CHP idarecileri, Meclis ve hükümetin meşruiyet ve istikrarını, şiddet yolu ile tahrip etmenin mümkün, hatta lazım olduğu kanaatini uyandırmaya müncer olacak, çok tehlikeli bir yola girmişlerdir”
7 Aralık 1958 ‘Şiddet yoluna gidenler, ya gereken yola geleceklerdir yahut İnönü’nün canını alacaklardır…
Antep konuşması, İsmet İnönü.

 
1959
10 Ocak 1959, İstanbul’da Mehmet Şükrü Kaya öldü (1883, İstanköy)

 
16

 

 

Şükrü Kaya, 1927’den 1938’in sonuna kadar “Atatürk’ün İçişleri Bakanı” sıfatıyla ülkesine hizmet etti. Modern Belediyecilik anlayışını yerleştirdi. Toprak Reformu yasa tasarıları hazırladı.

 
Ekonomik ve siyasal bağımsızlığın gereği olarak Devletçiliği benimsedi. Laikliğin kurumsallaşması için; Ağa, hacı, hafız, efendi, bey, paşa gibi unvanların kaldırılmasına, bazı kisvelerin giyilmeyeceğine, ulusal bayramlar ve tatillerin kabulüne dair yasaların çıkarılmasına öncülük etti.

17 Şubat 1959 Adnan Menderes Kıbrıs görüşmeleri için İngiltere’ye giderken uçağı düştü.

 
17

 

 

29 Nisan 1959 Uşak Olayları İsmet İnönü, Batı Anadolu illerini kapsayan bir geziye çıktı. CHP’liler geziye “Büyük Taarruz” adını verdi.
CHP genel başkanı İsmet İnönü, Uşak’ta DP’li bir grup tarafından saldırıya uğradı. İnönü Trikupis’i esir aldığı Uşak’ı “Büyük Taarruz”un ilk durağı olarak seçmiş ancak oraya ulaştığında taşlı saldırıya uğrayıp, başından yaralanmıştır. İçişleri Bakanının emriyle İnönü’nün gezisini engelleyen Uşak valisi İlhan Engin’e muhalif basın ‘İktidarın “Uşak” Valisi’ demeye başlamıştı.

 

 
4 Mayıs 1959 İnönü, Manisa ve İzmir’den sonra 4 Mayıs’ta İstanbul’a gelmiş ve Yeşilköy Havalimanı’ndan şehir merkezine giderken Topkapı’da önce trafik müdürü tarafından durdurulmuş ve sonra halkın saldırısına uğramıştır. Polisler ve askerler müdahale etmemişlerdir. Ancak o sırada Binbaşı Kenan Bayraktar’ın emriyle askerler müdahale etmiş ve İnönü kurtarılmıştır.

18

31 Temmuz 1959 tarihinde Türkiye Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) yapmış olduğu ortaklık başvurusu sonucunda imzalanan anlaşma üyelik sürecini başlattı.
1960
19

1 Ocak 1960, ‘Dinin siyasete en yaldızlı şekilde alet edilmesi yüzünden memleketin iki defa battığını görmüş olan benim gibi bir adamın, din istismarcılarının zararı karşısında duyduğu heyecanlı hassasiyeti, vatandaşlarımın anlamasını isterim. Bu hakkımdır…

 
İsmet İnönü, Bilecik konuşması.

 
2 Nisan 1960’ta Kayseri’ye gelen İsmet İnönü’nün treni, vali Ahmet Kınık’ın emriyle durduruldu. Kendisine İnönü’nün Himmet Dede Demiryolu İstasyonu’nda trenin durdurulması ve yolunun kesilmesi için emir verilmiş Binbaşı Selahattin Çetiner, “Sizin yolunuzu kesmek ve sizin Kayseri’ye gitmenize engel olmaktansa intiharı tercih ederim” sözlerini söylemiştir. Zorlukla yoluna devam eden İsmet İnönü’yü Kayseri’de 50 bin kişi karşıladı.

 

 

18 Nisan 1960 Tahkikat Komisyonu

 
DP iktidarı TBMM’de kendi milletvekillerine olağanüstü yetkiler veren ve CHP’yi kapatmayı hedefleyen “tahkikat komisyonları”nı gündeme getirdi. İsmet İnönü, bunun üzerine DP’liler için ünlü sözü, “Sizi ben bile kurtaramam”ı sarfetmiştir.

 
28 Nisan 1960 Turan Emeksiz, Tahkikat Komisyonu’nun kurulmasına dair kanunun kabul edilmesi üzerine İstanbul Üniversitesi bahçesinde düzenlenen protesto mitingi sırasında öldürüldü. Bundan dolayı “Kanlı Perşembe” olarak anılmıştır. DP yönetimi bu illerde sıkıyönetim ilan etti. Öğrenciler hep bir ağızdan Gazi Osman Paşa’nın kahramanlığı için yazılan Plevne Marşı’nın değiştirilmiş hâli:

 
Olur mu, böyle olur mu? / Kardeş kardeşi vurur mu? / Kahrolası diktatörler / Bu dünya size kalır mı?

 
Şarkısını söylüyorlardı.

Bu olaylarda polisler “Kahrolsun diktatörler”, “Hürriyet isteriz” sloganları atan öğrencileri dağıtmaya çalışmışlardır. Ancak “Türk ordusu çok yaşa” sloganı atan öğrenciler ile askerler arasında dayanışma yaşanmış ve askerler polislerin teslim ettikleri öğrencileri serbest bırakmışlardır.
Nazım Hikmet “Beyazıt Meydanı’ndaki ölü” başlıklı şiirini yazdı.

 
“Bir ölü yatıyor
on dokuz yaşında bir delikanlı
gündüzleri güneşte
geceleri yıldızların altında
İstanbul’da, Beyazıt Meydanı’nda.
Bir ölü yatıyor
ders kitabı bir elinde
bir elinde başlamadan biten rüyası
bin dokuz yüz altmış yılı Nisanında
İstanbul’da, Beyazıt Meydanı’nda.
Bir ölü yatıyor
vurdular
kurşun yarası
kızıl karanfil gibi açmış alnında
İstanbul’da, Beyazıt Meydanı’nda.
Bir ölü yatacak
Toprağa şıp şıp damlayacak kanı
silâhlı milletimin hürriyet türküleriyle gelip
zaptedene kadar
büyük meydanı.”

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
İngiltere’deki yeni korona variyantının yayılmasına neoliberalizm dogmasının etkisi oldu mu?
Başımız sağ olsun! Halkın Habercisi’nin vicdanlı, vatansever yazarını kaybettik
Yabancı basında Karadeniz gazı