2014’te ön seçimden çıkan İmamoğlu bütün penaltıları kurtardı!

2014’te ön seçimden çıkan İmamoğlu bütün penaltıları kurtardı!
3 Nisan 2019 11:45

Türkiye kamuoyu değilse de İstanbul’daki CHP’liler gibi biz de onu 2014 yerel seçimlerinden iki yıl öncesinde Beylikdüzü ilçe kongresinde başkan seçilince tanıdık.

 

 

Miyase İlknur/ Cumhuriyet

 

 

Tanıdık dersek yüz yüze değil, sadece isim olarak. Ekrem İmamoğlu, bu süreçte Beylikdüzü Belediye Başkanı olmayı kafasına koymuş ve hazırlıklara başlamıştı. İlçedeki herkesin gönlünü bu süreçte kazanan, herkese dokunan, özellikle kadın üyelerin gönlünü kazanan İmamoğlu 2014 yerel seçimlerinde ilçede yapılan önseçimi güçlü rakiplerine karşı farklı kazanarak Beylikdüzü adayı oldu. Atama ile değil önseçimle, kendi göbeğini kendi keserek partisinin adayı olmayı başardı.

 

O önseçim öncesinde Beylikdüzü’nde oturan CHP üyesi pek çok tanıdığımla sahilde bir piknikte bir araya geldiğimizde “Önseçimde kimi destekleyeceksiniz” diye sorduğumda neredeyse tamamına yakını koro halinde “İmam-oğlu” demişti. Nedenini sorduğumda ise “İki yıldır ilçe başkanlığı döneminde hepimize dokundu, hepimizin sorunlarıyla ilgilendi, çok nahif, çok saygılı biri” demişlerdi.

 

 

Önseçimden çıktı
Beylikdüzü 2009 yerel seçimlerinde de aslında CHP’nindi ama belediye başkanlığını AKP almıştı. O nasıl iş demeyin, öyle işte. Parti genel merkezi Beylikdüzü’nde “ceketimizi assak kazanır” şiarıyla hareket edip aşırı sağdan gelen bir aday gösterince seçmen bu dayatmayı kabullenmemiş, büyükşehir belediye başkanlığı, il genel ve belediye meclislerinde CHP’ye oy vermiş, ilçe belediye başkanlığında ise oylarını değişik sol partiler arasında bölüştürünce aradan AKP çıkmıştı. 2014’te önseçimden Ekrem İmamoğlu çıkıp aday olunca Beylikdüzü’nde hak yerini buldu ve CHP Beylikdüzü’nde iktidar oldu.

 

 

İmamoğlu belediye başkanlığına oturdu ama onun kimse çeper bir ilçeden gelip büyükşehire başkan olmasını o yıllarda biz dahil kimse beklemiyordu elbette. İstanbul’un merkez ilçelerinde başkanlık yapanların icraatlarını göstermek, İstanbul ve Türkiye kamuoyuna tanıtmaktan kolay ne var? Hele de bütçesi yüksek olan bu ilçelerde başkanların kapısından ayrılmayan PR şirketleri, medya kuruluşlarına sabah akşam yapılan ziyaretler, billboardlar, bu ilçelerde yapılan makyajların başka ilçelerden gelen insanlar tarafından görülme imkânı merkez ilçe belediye başkanlarının işini kolaylaştırıyor, onların icraatlarını görünür kılıyordu. Ama Belikdüzü gibi neredeyse İpsala hududuna yakın bir ilçenin belediye başkanını mucizeler yaratsa da göstermesi o kadar kolay değildi.
Beylikdüzü’nde İmamoğlu, sosyal ve kültürel yatırımlarıyla, yeşil alanları beşe, ona katlamasıyla, sivil toplum örgütleri ile kurduğu bağlarla bir farkındalık yarattı. Hem de öyle PR şirketleri ile çalışmadan, gazete ve televizyonları komşu kapısı yapmadan adını İstanbul çapında duyurmayı başardı.
İmamoğlu’nun yüzünü ilk kez tesadüfen Hacıbektaş’ta gördüm. İlhan Selçuk’un mezarı başında karşılaşıp hal hatır ettik. Yazmış olduğumuz “İlhan Abi” kitabından en etkilendiği bölümü adeta satır satır okudu. O sırada da koltuğunun altında başka bir kitap vardı. Sonradan çalışma arkadaşlarının İmamoğlu’nun ayda en az üç kitap bitirdiğini, özellikle yakın tarihe meraklı olduğunu, gezmeyi çok seven başkanın gittiği her bölgenin tarihi ile ilgili mutlaka araştırmalar yaptığını öğrendik. İnsanlarla diyaloglarında samimi olduğunu, yüzünde maske olmadığını, kızdığı zaman bunu da açıkça gösterdiği ve asla kin tutmadığını da…

 

 

İmamoğlu’nun adı CHP tarafından aday olarak açıklandığında, mütedeyyin ve merkez sağ kökenli bir aileden geldiği ve soyadı İmamoğlu olduğu için seçildiğine dair espriler gırla giderken, “Peki, bu İmamoğlu Kürtlerden, solculardan ve Alevilerden oy alabilecek mi” diye çok bilmişler, hele de Eyüp Sultan’da mikrofonda “Yasin” okuyunca “hah! biz dememiş miydik?” diyerek umutsuzluk aşılamaya başladılar. Ama İstanbul’da onların “asla oy vermezler” dedikleri kesimler İmamoğlu’na müthiş bir destek verdiler.

 

 

Adaylığı daha açıklanmadan aylar önce bir cenaze için Üsküdar’daki Karacaahmet Dergâhı’na gittiğimizde cenaze töreninde bulunan İstanbul’un belli başlı cemevi yöneticileri ile çay sohbeti yaptık. Sorunlarını konuştuk. İlginçtir hepsi de İstanbul’dan en çok destek aldıkları başkanın Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğunu söylemişti. Şaşırmıştık, “Ta Beylikdüzü’nden suyun bu yakasında sizlere mi uzanıyor” diye sorduğumuzda “Evet, uzanıyor. Hepimizde cep telefonu var, ne sorunumuz olursa arıyoruz, her zaman telefonunu kendisi açıyor ve hiçbir zaman talebimiz geri çevrilmiyor” dediler.

 

 

9 puan fark
İmamoğlu yarışa başladığında kendisi de bir anket yaptırmış ve AKP adayı Yıldırım’dan 9 puan geride olduğunu öğrenmişti. Buna rağmen adaylığı kabul etti. O günlerde tanınırlık oranı sadece yüzde 15’ti. Yandaş medyanın kendisine ambargo koyacağını elbette biliyordu. Ama sözüm merkez ya da ana ana akım denen medyanın basın adına bu kadar kepazece bir yayın yapacağını sanırım bilmiyordu. İmamoğlu’nu sadece çarşı pazar ziyaretlerinde karşısına özel olarak çıkarılmış AKP’lilerin laf sokuşturması sırasında gösteriyor, stüdyoya yasak savar cinsinden çıkardıklarında ise yayını yarıda keserek iktidar partisinin temsilcilerinin mitinglerine bağlanıyorlardı.
Kampanyasını da ilginç ve alışılmadık bir şekilde yürüttü İmamoğlu. Etrafında kalabalık bir partili grup yerine, üç ya da beş kişilik ekiple tek başına sokak, esnaf, pazar dolaşarak götürdü seçim sürecini. Etraftan, “Yahu bu adamın ekibi yok mu? Tek başına kampanya mı götürülür? Öksüz oğlan gibi tek başına dolaşıyor” denmesine de aldırmadı. Bunu özellikle öyle istedi. Dolaştığı yerlerde kendisine laf çakanlarla da, sabah akşam kendisini hedef alan Cumhurbaşkanı’yla da polemiğe girmedi. Sinirleri alınmış gibiydi. Ne kendisi gerildi ne de seçmeni gerdi.

 

 

İki yıl kalecilik yaptı
Kıbrıs’ta öğrencilik günlerinde birinci ligde oynayan Türk Ocağı Limasol takımında iki yıl boyunca kalecilik yapmıştı. Başarılı bir kaleci olarak anıldığını dün sabah gazetemizden Mustafa Kemal Erdemoğlu’na Kıbrıs’tan gelen telefonla öğrendik. Kıbrıs’tan arayan dostları Erdemol’a, “Kıbrıs sabaha kadar uyumadı. Adada yapılan seçimlerde bile bu kadar heyecanlanmamış, desteklediğimiz partinin kazanmasına bile bu kadar sevinmemiştik. İmamoğlu Kıbrıs’ta tanınan bir futbolcu, başarılı bir kaleciydi” dediklerine tanık olduk.

 

 

Bu seçim sürecinde hakemi de yanına alan AKP, haksız kazandığı penaltıları gole çevirmeye çalıştı ama nafile. İmamoğlu, o penaltıların hepsini başarıyla kurtardı. Hem de kurtarmakla kalmayıp kalesinden yaptığı uzun degajla rakip kaleye doksandan golü bıraktı.
Hele de önceki geceki tavır ve tutumuyla. CHP seçmeni her seçim gecesi yalnız bırakılmaktan, bilgilendirilmemekten, yenilginin hüznünü bile paylaşamamaktan yana o kadar dertliydi ki… İlk kez kendilerini saat başı bilgilendiren, güven ve cesaret telkin eden, ‘hak yemem hakkımı da yedirtmem’ diyen bir adaya sahip olmanın gururunu yaşadı. Rakip partiler ise artık pabuçun pahalı olduğunu, bir önceki seçimde Mansur Yavaş’a yaşattıklarını İmamoğlu’na yapamayacaklarını anladı.

 

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yerel_yonetimler/1325588/imamoglu_butun_penaltilari_kurtardi.html