1950'lerde parti grup toplantıları nasıl geçerdi şaşıracaksınız…

1950'lerde parti grup toplantıları nasıl geçerdi şaşıracaksınız…
22 Kasım 2012 13:23

Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’dan günün yazısı…

 
Altaylı genellikle Salı günleri toplanan AKP, CHP ve diğer partilerin meclis grup toplantılarını 1950’lerin grup toplantılarıyla kıyaslayarak, günümüzdeki grup toplantılarının kayıkçı kavgasından öteye gitmediği yönünde eleştiri getirdi…
 

Altaylı pek de haksız sayılmaz.
 
Altaylı, CHP’ye öneri getirerek, ”Niçin sürekli Kılıçdaroğlu konuşuyor? Neden Faruk Loğolu’nu dış politika konusunda grupta konuşurken ya da Faik Öztrak’ı ekonomik değerlendirmeler de bulunurken göremiyoruz” dedi…
 

”Parti grupları müzik grubu mudur? ” başlıklı yazısında Altaylı, ”Türkiye’de demokrasi ilerliyor zannediyoruz ya, aslında ilerlemiyor aksine geriye gidiyor” tespitinde bulundu…
 
Demokrasideki gerilemenin nedenini ise şöyle yorumladı:
 
”Çünkü parti içi demokrasiler ilerlemiyor. Parti içi demokrasi ilerlemedikçe ülkedeki demokrasinin ilerlemesi mümkün değil.”
 

 
 
Altaylı ayrıca, çok partili yaşama geçildiği 1950’li yıllarda parti içi demokrasinin çok daha iyi noktalarda olduğunu savunarak şunları kaydetti:
 
”Üç partinin üç lideri çıkıyorlar grup toplantılarında kürsüye, başlıyorlar birbirlerine veryansın etmeye. Türkiye’nin başka hiçbir sorunu yokmuş ve sanki sorun bu üç partinin varlığıymış gibi birbirlerine hakaretler, hatta zaman zaman küfürler yağdırıyorlar. Hep aynı üç kişi, hep aynı üç parti. ”
 

 
Altaylı AKP, CHP ve MHP’yi kastederek, ”bu partilerde bu üç kişiden başka kürsüye çıkmaya layık adam yok mudur? ” eleştirisinde bulundu…
 
1950’lerde grup toplantılarının çok daha efektik ve verimli geçtiğini kaydeden Altaylı, o zaman da liderlerin var olduğunu ama grubun liderden daha önemli olduğuna dikkat çekti…
 

 
Adnan Menderes gibi liderliği dominant bir ismin bile ile grupta sadece bir kişiden ibaret olduğunu öne süren Altaylı, grup toplantılarında Menderes’in bile kendi vekillerince eleştirilebildiğini aktardı.
 
Demokrat Parti grubunda bakanların vekiller tarafından ağır eleştirilmesinin o dönemde normal bir şey olduğunu hatırlatan Altaylı, DP zamanında bir çok bakanın grup toplantısındaki eleştiriler ertesinde istifa etmek durumda kaldıkları bilgisini paylaştı.
 

Bugün böyle bir şeyin artık mümkün olmadığını düşünen Altaylı, ”eğer mümkün olsa AKP grubu İdris Naim Şahin’i bakan olarak o koltukta oturtmazdı” dedi…
 
Altaylı yazısına şöyle devam etti:
 
”Aynı şey CHP için de geçerli.
Her şeyi Kılıçdaroğlu söylüyor.
Üstelik de yetersiz politik bilgisi ve politik kavram hâkimiyetiyle.
Niye o kürsüde bir gün de Princeton mezunu, Princeton’da doktora yapmış Büyükelçi Faruk Loğoğlu’nu dış politika konusunda konuşurken dinlemiyoruz!
Ya da eski Hazine Müsteşarı Faik Öztrak’ı ekonomi konusunda konuşurken.
Emin olun 1950’lerde partiler daha demokratikti.
Çok daha demokratik.”